Monday, 18 October 2010

Eve Mektuplar 5 - 18.10.2010 (29.gün)

18.10.2010

Her şeyden önce, ben biraz hasta oldum. Geçtiğimiz haftanın yoğunluğu ve koşuşturmasından sonra, bugün “işe gitmek” yerine, evde “hasta yatmak” aktivitesine adadım kendimi

Pazartesi off günümüzdü, elle tutulur hiçbir şey yapmadık akşamına kadar. Akşamı ile bu haftanın plan ve programı ile geçti. Salı buradaki liseleri dolaşmaya başladığımız gün oldu. 5 lise var Oneşti'de ve hepsine gidip gönüllülük konusunda, bizler konusunda bilgi veriyoruz. Lise son olan öğrencilerden ilgilenenlerle röportajlar yaparak Romanya'daki gençlik, onların umut ve korkuları konusunda bilgi ediniyoruz. Çarşamba günü yine bir interculturual night aktivitemiz vardı. Bu kez Portekizli arkadaşımız Salvador bizim için yöresel yemekler yaptı. İtiraf ediyorum, öncesinde bu konuda oldukça şüpheliydim, ama artık çok net olarak anladım ki Salvador mutfakta mucizeler yaratan bir sihirbaz. Yaptığı tavuk yemeğinin, pilavın ve enfes salatasının tadı damağımda hala. Perşembe, okul sonrası, kültür evinde bir oyuna gittik, ki bu oldukça tuhaftı. Tek kişilik bir dram olan oyunu, tiyatro adabı konusunda kör cahil denecek durumdaki, devamlı konuşan, telefonları ile oynayan ve işin aslı bence oyuna ve oyuncuya zerre saygısı olmayan bir salon dolusu liseli ile izlemek...Elbette oyun Romenceydi bu arada. Cuma yeni projemizin beklenen katılımcısı Oktay geldi ve hafta bitmeden o da projenin temposuna girdi. Onu izlerken elimde olmadan gülüyorum bazen. Çocuğa taze et muamelesi yapıyorlar ve o da doğal olarak durumun tuhaflığı karşısında ürküyor. Hafta sonu Oneşti'de kaldık. Cumartesi gecesi aynı anda kulüp / spa / pizzacı / nargileci olan “Seasons” adında, Ahu Tuba filmlerini anımsatan bir yere gittik, ben geceyi “acaba Nuri Alço nerden çıkacak?!” diye bakınarak geçirdim. Pazar ise, Lisede tanıştığımız çok kibar bir öğrencinin daveti üzerine, günü ailesi ile birlikte köy evlerinde geçirdik. Babası yemekten önce bize üzerinde içinde saydam içkiler olan shot bardakları ile biraz tuz ve ekmek olan bir tepsi sundu. Nasıl tüketilmesinin adet olduğunu bilmediğimiz için, ben "shot mu?" dedim. Amcamın yüzünde oldukça şüpheli bir tebessüm oluştu ve "evet, evet shot..." dedi. Tam biz elimize aldık Palincaları, içerden anne - kız "hayıııııır!" diye bağırarak koştular. Amcam ise o esnada yerde yuvarlanarak gülüyordu adeta. 


Sevgiler,
nep. 

No comments:

Post a Comment