Sunday, 3 October 2010

Eve Mektuplar 3 - 03.10.2010 (14.gün)

03.10.2010

Oneşti'deki ilk haftam sona eriyor. Burası ne köy, ne de şehir – kasaba sanki en uygun tanım. Birbirine paralel uzanan 2 ana cadde ve onları kesen sokaklardan oluşan bu kasabada evimiz, bu ana caddelerden birinde – gönüllüsü olarak çalıştığımız gençlik örgütünün merkezine yürüyerek 15 dakika mesafede.

Küçücük evimizde radyo da, televizyon da yok. İnternet ise henüz bağlatılmamış, ahlaksızca komşulardan birinden çalıyoruz. Sabah 7 gibi kalktık her gün. Birer fincan kahve içip “sabah yürüyüşümüz” için çıktık, sonra eve dön, duş al, kahvaltı… 9'da ise “merkez” dediğimiz gençlik merkezinde oluyorduk. Bize Romence öğreterek başladılar işe. Dile özel bir yatkınlığım olmamasına rağmen, hiç zorlanmıyorum. Hani bazen bilmediğin dilde bir şey anlatmak istersin de, belki anlarlar diye İngilizcesini söylersin ya? Burada buna gerek yok. Türkçesini söylemek genelde yetiyor… Dil derslerimiz öğle yemeğine kadar devam etti, sonra hava güzel olduğu günler pikniğe, kötü olduğu günler ise eve geçip yemek yedik. Sağlıklı yaşama adına dışarıda yemek yemiyoruz gerekmedikçe. Burada devamlı bir löp et, haşlanmış veya kızarmış patates ve mısır tüketimi var… Nasıl bu kadar sıska kalabiliyorlar anlamak mümkün değil. Uzun yemek aramız (aşağı yukarı 3 saat) sonrasında yeniden merkezde buluşup proje stratejileri konuştuk, plan yaptık – oldukça “oryantasyon” odaklı bir haftaydı. Gece 2'den önce uyumayan ben, saat 10 oldu mu uyuyorum burada. Buna rağmen bu evde “en geç yatan” durumundayım.

Türkiye'den Oktay isimli bir güzel sanatlar öğrencisi de projemize katılacak. Onu beklemek ve başlamak adına bizim projeye pazartesi başlamak yerine, bir haftalık başka bir projede yer almaya karar verdik. Yani, şu anda bizim olmayan, başkalarına ait bir projede gönüllü olarak çalışıyoruz. Youth in Action in Detention isimli bu projede, sosyal dezavantajları olan, ıslah evinde kalan ergenlerle çalışıyoruz. Bizi yine aynı Predeal'deki gibi sanki kıtlıktan çıkmışız gibi beslemeye çalışıyorlar. İnsan ortasında marmelat koyduğu tatlı krepin üzerine bir de toz şeker serper mi sorusunun yanıtı kültürden kültüre fark göstermekte.

Komik bir detay: ev arkadaşlarımla tek oda, 2 yataklı bir ceviz kabuğu paylaştığımız için ev olarak, ilk gün bir karar aldık. Her hafta bir kişi bir odadaki yatakta tek başına, iki kişi ise salondaki yatakta birlikte yatacak ve bu dönüşümlü olarak değişecek. İlk hafta tek odadaki yatakta ben yattım yalnız, bu gece ise artık 2 haftalık paylaşma sürecim başlıyor.


Sevgiler,
nep. 

No comments:

Post a Comment