Monday, 20 September 2010

Eve Mektuplar 1 - 20.09.2010 (1.gün)

20.09.2010
İyiyim, her şey yolunda. Önce bunu söylemek lazım sanırım. Sonra: ÇOK MUTLUYUM! Gerçekten - çok.

Az zaman oldu yanınızdan ayrılalı - ama hızlı geçiyor ve maceralar peşi sıra geliyor. Bükreş’te karşıma çıkan ilk dükkânın tren garında insanı karşılayan "İstanbul Kebap" oluşu sanırım en komik olanı. En insancıl olanı ise bana tren garında yardımcı olan, serserilerden koruyan ve bilet almama yardım edip üzerine bir de kahve ısmarlayan Dana isimli Romanyalı tatlı bir bayan ile tanışmam ve telefon numarasını `lazım olursa - mutlaka ara!` diyerek vermesi oldu. Trende yanına oturduğum süper şirin yaşlı çift, tek kelime İngilizce bilmiyordu ama hem bavullarım konusunda bana yardımcı oldular, hem de yolculuk boyu ellerinden geldiğince sohbet etmeye çalıştılar benimle. Predeal’e varıp garda inince ilk iş bağlantımla konuştum. Sonra, otele geçmek için taksi aramam gereken sırada, genç bir çift yanıma yaklaşıp `konuşmanızı duyduk da...biz dün evlendik - sizin gideceğinizi söylediğiniz otelde balayına gidiyoruz, isterseniz taksiye birlikte binelim?!` dedi - böylece onda da hiç zorlanmadım. Ayrıntı: taksici çok hoş bir bayandı... Sanırım bu ilk kez kadın bir taksi şoförü görüşüm. Dana (evet, yaygın bir isim herhalde) ve Adrian'la otele geldikten sonra ise bambaşka bir macera başlamış oldu – eğitim.

Hava burada sabahları soğuk, sonra öğleye doğru ısınıyor – sıcak oluyor... Derken hava serinlemeye başlıyor ve sonunda, hava kararırken, buz gibi oluyor. Ama insanlar sımsıcacık... 70’ten fazla genç gönüllü var burada. Fransızından İspanyoluna, İsveçlisinden Ermenisine her milletten insan var, zencisi sarışını kızılı - panayır gibi. Hepsi güler yüzlü, hepsi hevesli. Eğitim denen bu süreçte, tanışıp kaynaşmak adına: sabahtan aksama kadar 500 farklı milletten insanla İngilizce konuşup türlü yemekler yiyor, aptal suptal oyunlar oynuyoruz. Amaç buraya gelen bu bir sürü alakasız insanı kaynaştırmak ve birbirleri ile rahat yaşar ve de çalışır hale getirmek.

Komik: Türk olduğumu duyan süzüyor beni, anlam veremiyordum önceleri - sonra sebebi, daha doğrusu sebepleri anlaşıldı. Grupta yalnız 5 tane Türk var ve ben aralarında tek pembe nüfus cüzdanlıyım. Anlaşılan, bayanlar arasında çok popüler bizim çocuklar. Özellikle Fransızlar onlara dair içeriden bilgi almak istiyorlar...

Şarapları tatlı, geleneksel tatlılar leziz - ama ağır. Et sanırım burada doğrudan domuz eti olarak anlaşılıyor. Çay – poşet çay, kahve ise bana çok hafif geliyor. Şekeri gerçekten çok seviyorlar.

Eğitim yaklaşık bir hafta sürecek, sonra “intercultural night” diye bir organizasyonla tamamlanacak ve gönüllüler Romanya’nın farklı bölgelerine dağılacak...


Sevgiler,
nep.

PS: Otele geldiğim gibi tanıştığım ilk kişinin eğitim boyunca oda arkadaşım olacak olan gönüllü çıkması, sonraki tanıştığım ilk kişinin ise İlker isimli bir Türk gönüllü olması bence enteresan oldu.

No comments:

Post a Comment